3 Kasım 2010 Çarşamba

A.


Sessiz, sakindi Ahmet. En iyi yaptığı şey susmaktı. Başardığını düşünüyordu susarak. İçinde yaşıyordu belki de hepsini. Ufak bir çocuktu Ahmet. Elleri hassastı. Kötü biri değildi yalnız çok laf yapardı. Benim babamdı Ahmet. Ben de çocuktum, Ahmet’te. Birlikte büyüdük sessizce. Onun susmaları üzerimde büyük rol oynadı. Beni de susturmak istedi, ama susmadım. Birde unutkandı Ahmet. Bazen çocuklarını ve karısını unutuveriyordu. Ben, Ahmet’e kim olduğunu hatırlattım. Yorgundu Ahmet. Kocaman bir yorgunluk onunki… Çok düşünür, ne düşündüğünü unuturdu. Düşünürken yorulur mu insan? O yorulmuş. Öyle söylerdi bana. ‘’ Yoruldum… ‘’ Yarım bıraktığı cümleleri kafamda tamamladım. Ahmet yorulurdu konuşurken. Susardı uzun uzun. Dinlenirdi biraz. Sonra yine konuşacağı yerde susardı. Bugün Ahmet büyük biri oldu. Sigara da içiyor. Birlikte laflıyoruz yürürken. Beni dinliyor. Beni dinlerken etraflıca bir düşünüyor. Ne düşündüğünü merak etmiyorum. Sadece izliyorum. Beni tekrar şaşırtmasını bekliyorum. Ahmet benim babam. Ben Ahmet’i seviyorum.