8 Kasım 2010 Pazartesi

Üçüncü Kişi

Kibarca gitmesini söyledim. Birlikte işler daha çıkmaz bir hal alıyordu. Daha iyisine ihtiyacım olduğunu ekledim. Aldığım kararlarda beni iyi edecek birine. Belki de yanlışı ayırmadan gösterecek. Kibarca git demek istedim, hayatın neresinde olursak olalım. Bir süre cevap vermesini bekledim. Sonra konuşmaya daldık. Alıştığımın dışında şeyler söylemedi pek. Yine kendi kadar konuştu. Yalnız fikirlerimizi değil yollarımızı da ayırdığımız o dakikada üçüncü kişide susuyordu. Yalnız değildik. Üç kişiydik. Fakat yalnız hissettik. Karanlık odada üç kişiydik. Üç bambaşkaydık. Hep ben konuştum sayılır. O hep ağlar gibi yaptı. Birimiz de üşüdü. Baştan beri söylüyordum ‘’ git ‘’ diye. ‘’ Üşü ve git. Üşüyerek git. Git işte git! ‘’ Sözlerim onu ne denli üşütebilirdi? Ben konuşurken üşüdüm, ama çıkmadım odadan. O konuşurken de yatağın çarşafıyla oynadım. Dinlemedim pek. Açıkçası pek dinlenecek gibi değildi. Karşıma geçmiş bana hayatını anlatmaya kalkıyordu birkaç cümleyle. Bu ne cüret! Hevesimi çarşaftan çıkardım ben de… Öyle bir büzdüm ki ucunu elimde kalacaktı çarşaf.

Üç bambaşka kişi bir odada duramaz! Hele ki karanlıksa oda. Ve geceyse, soğuksa… O çıkmak istedi. Sigara içmek için belki de. Sigara içmek için çıkıp gider bazen yanımızdan. Zaten hakim de değil konuştuğumuz konuya. Nereden bırakıp gitse, geldiğinde aynı yerden bizi dinlemeye devam eder. Put gibi de kesilir ayakta. Birde bu kabalıkları yetmezmiş gibi ben konuştukça üşüme gelir buna. Tir tir titreyecek daha da konuşsam. En sonunda ilk o ayrıldı odadan. Kapının önünde yaktı sigarasını. Sonra dumanın içinde kaybolup gitti zihnimden. Üçüncü kişi gözlerini sildi gözlüğünü çıkartarak. Ve beni anladığını ifade eden bir hareketle sınırladı sözlerini. Daha doğrusu yorulmuş olduğunu da işin içine katarsak bu bile kafiydi bana. Odadan çıkmadı. Olduğu yere uzandı. Uyumayı bekliyordu biraz sonra. Ben ise yine çok konuşup çok laf devirmiş yorgun bir savaşçı gibi odama çekildim. Sözde daha fazla düşünmeyecektim. Ama sabaha kadar düşünmeden edemedim. Ve kişisel zaferlerim için kendimi tebrik ettim. Hep ben kazanıyordum. Ama bu sefer ona karşı gerçekten kaybetmek istemiştim.