31 Mart 2011 Perşembe

İntihar Sabahı


Cesedinle boğuştum bugün, kalbinle oynadım. Masum ve beyazsın seni sardığım ıslak poşetlerin içinde. Damarlarında geziyor gözlerim, fısıltılarıma şahit olamaz kulakların. Ben bu sabah seni öldürdüm, kendimi yarattım ben. Kâğıtları karaladı yorgun bileklerim. Ben bu sabah senin kızınım. Göğsümden çıkarıp attım seni ve senin gibileri. Cesedinle boğuştum bugün ıslak daha ıslak. Kalbinle oynadım dün soğuk, çaresiz. Ben bu sabah beni öldürdüm. Kanatlarıma hedef aldı avcılar ağır tüfeklerini. Puslu gökyüzünden düştüm. Bu sabah kuru dudaklarında gezdirdim ellerimi. Seni fark ettim. Yokluğunu hissettim. Duvarlar kan, alnımda haz. Sabah getirir keskin kan kokusunu, erişilmez oluşumunu. Son sabah kendimi yitirdim, bir düzüne damarlarımda gezdirdim. Duygularım hoşnut, gözlerim bal rengi. Bu sabah tadıma baktım bir mermer taşına.

12 Mart 2011 Cumartesi

Masumiyetimi Geri İstiyorum


Sayın yalnızlık! İsminizi iyi biliyorum. Her zaman yaşattığım bir kurgusunuz. İçimin derinliklerinden size sesleniyorum efendim! Sorularımın saygıdeğer cevaplarını çehrenizde gizlemeyin lütfen. Yüzüğümdeki size ayrılan zehir yıllanmaya yüz tuttu. Demek istiyorum ki neredesiniz? Özlem dolu bakışlarım, arsız kahkahalarınız ile gölgeleniyor. Suç ve kaos. Sahip olduğum son beyaz gülümü topuklarınız ile ezdiniz. Oysaki dikenler kalbimi yaktı.

Sen yarı çıplak bir Meryem’sin. Senden korkuyorum. Bakışlarından, dokunuşundan. Nefes alışın bile beni ürkütüyor. Küçücük bir pencereden gökyüzünün sonsuz nefesini kaplayan binaları izliyorum seninle. Burada benimlesin seni kollarımdaki tüyleri okşadığında hissediyorum. Bulutlar mavi sulardan kayarken, bu şehir çok sessiz. Ağustosun ortasında kat kat giyinip yüzümdeki ağır pudranın akmasına izin veriyorum. Sen yarı çıplak bir Meryem’sin, bense senin avuçlarında kırılan bir Davut heykeliyim.

Az pürüzlü tenlerden akan pahalı şaraplar. Ruhumu kim tutabilir... Bedenim kayıp bir yıldız gökyüzünde. Öylesine sessiz ki dudakların, yalnızlığımda… İndiğim her durakta karşımdaydın. Şehrin sesi bana seni hatırlatıyor.

Ellerimde tozlar var. Yüzüm kir içinde. Tıpkı kalbim gibi. Tüm çıplaklığımla karşındayım. Kimi zaman sadakatsizsin. Küçük bir bedene hapsoldun. Ağzımda şarap tadı varken onu seçtin. Günler yağmur sularına karışıp akıyor gizli bahçemizden. Rüzgâr yağmuru getiriyor. Yapraklardan akıyor çocuklarımız. Çığlıklarımı duyuyor olmalısın. Sigaranı bahçeme atıyorsun. Sabahları izmarit kokunla uyanıyorum. Büyük portakal batarken sen çıkıyorsun. Mermerde ussal biçimde gezdiriyorsun parmaklarını. Dinleyicilerin bugün kuşlar. Senin sadakatsiz bir loğusa olduğunu düşünüyorlar. Rüzgâr yağmuru içeriye sürüklüyor. Sırtım ürperiyor. Ellerin damarlı ve sert…

Bazı geceler aynalarla konuşurum. Dudaklarım şarap, gözlerim zümrüt renginde. Bir nergis beni tutsak eder. Kaosa kim hükmedebilir? Kim çıkartabilir çocukluk anılarımı alevlerin içinden? Alnım is içinde. Namluyu dudaklarıma daya. Kendine ateş et. İncecik bedenin oluksuz. Siyaha dönüyoruz.

Belki özlersin. Dönmeyi beklersin. Yokluğumdaki zaman zarfı yüzünü eskitmiş olabilir, aldırış etmem; çünkü ben de eskiyorum. İnan zaman bize yaramıyor küçüğüm. Bugün benim doğum günüm, anlamını biliyor musun? Daha sık izler, fazlaca utanç. Sen daha küçücüksün. Melekler gibi saygılı günahların. Koğuşumu ziyaret eden melekler gibi. Sayın yalnızlık! Suskun, oturaklı bir dille kelimelerimi tamamlıyorum. İsterseniz verandama geçelim. İnce boynunuzu bir kedi gibi şefkat ile okşayayım. Bana sunulan hayat o kadar şaşaalı ve becerikli ki beceremeyen benim. Babamın dölü, annemin sevgili oğluyum. Bir verandam, sana yakın, bana uzak hayallerim var. Neye sahip değilim ki?

4. ''Hişt Hişt, Genç Sait Faik!'' Öykü Yazma Yarışması, 2008

8 Mart 2011 Salı

02:12


Masallara inandığını söylüyordun küçük bir çocukken.

Hala zaman varken benden uzaklaşıyorsun, yalnız bırakıyorsun.

Kendime vahşice davrandım seninle olarak.

Hiçbir an doğru kişi değildin. Ve farkına vardım hatamın.

Ayıldım, sen ayık mısın?

Yüzüne kocaman bir yumruk atmak için vakit var mı,

Çünkü kendimi çocuk bakıcısı gibi hissettirdin.

Tek istediğim olgun olmandı sevebilmek için.

Hazırdım seni kucaklamaya. Ve farkına vardım hatamın.

Çocuk, sevmeyi biliyor musun?

Bazı sabahlar yanımda olmanı istedim. Çünkü her gece yanındaydım.

Sen benim şanslı numaram gibiydin, çoğu zaman kaybettiren.

Gerçeği hiçbir zaman bilemem, ama rol yaptığın sürece güzeldi.

Özrünü kabul etmiyorum. Ve farkına vardım hatamın.

Bana gelecekten bahsettiğin gün her şeyi bırakıp seni dinlememeliydim.

Herşeye rağmen, özlüyor musun?