12 Mart 2011 Cumartesi

Masumiyetimi Geri İstiyorum


Sayın yalnızlık! İsminizi iyi biliyorum. Her zaman yaşattığım bir kurgusunuz. İçimin derinliklerinden size sesleniyorum efendim! Sorularımın saygıdeğer cevaplarını çehrenizde gizlemeyin lütfen. Yüzüğümdeki size ayrılan zehir yıllanmaya yüz tuttu. Demek istiyorum ki neredesiniz? Özlem dolu bakışlarım, arsız kahkahalarınız ile gölgeleniyor. Suç ve kaos. Sahip olduğum son beyaz gülümü topuklarınız ile ezdiniz. Oysaki dikenler kalbimi yaktı.

Sen yarı çıplak bir Meryem’sin. Senden korkuyorum. Bakışlarından, dokunuşundan. Nefes alışın bile beni ürkütüyor. Küçücük bir pencereden gökyüzünün sonsuz nefesini kaplayan binaları izliyorum seninle. Burada benimlesin seni kollarımdaki tüyleri okşadığında hissediyorum. Bulutlar mavi sulardan kayarken, bu şehir çok sessiz. Ağustosun ortasında kat kat giyinip yüzümdeki ağır pudranın akmasına izin veriyorum. Sen yarı çıplak bir Meryem’sin, bense senin avuçlarında kırılan bir Davut heykeliyim.

Az pürüzlü tenlerden akan pahalı şaraplar. Ruhumu kim tutabilir... Bedenim kayıp bir yıldız gökyüzünde. Öylesine sessiz ki dudakların, yalnızlığımda… İndiğim her durakta karşımdaydın. Şehrin sesi bana seni hatırlatıyor.

Ellerimde tozlar var. Yüzüm kir içinde. Tıpkı kalbim gibi. Tüm çıplaklığımla karşındayım. Kimi zaman sadakatsizsin. Küçük bir bedene hapsoldun. Ağzımda şarap tadı varken onu seçtin. Günler yağmur sularına karışıp akıyor gizli bahçemizden. Rüzgâr yağmuru getiriyor. Yapraklardan akıyor çocuklarımız. Çığlıklarımı duyuyor olmalısın. Sigaranı bahçeme atıyorsun. Sabahları izmarit kokunla uyanıyorum. Büyük portakal batarken sen çıkıyorsun. Mermerde ussal biçimde gezdiriyorsun parmaklarını. Dinleyicilerin bugün kuşlar. Senin sadakatsiz bir loğusa olduğunu düşünüyorlar. Rüzgâr yağmuru içeriye sürüklüyor. Sırtım ürperiyor. Ellerin damarlı ve sert…

Bazı geceler aynalarla konuşurum. Dudaklarım şarap, gözlerim zümrüt renginde. Bir nergis beni tutsak eder. Kaosa kim hükmedebilir? Kim çıkartabilir çocukluk anılarımı alevlerin içinden? Alnım is içinde. Namluyu dudaklarıma daya. Kendine ateş et. İncecik bedenin oluksuz. Siyaha dönüyoruz.

Belki özlersin. Dönmeyi beklersin. Yokluğumdaki zaman zarfı yüzünü eskitmiş olabilir, aldırış etmem; çünkü ben de eskiyorum. İnan zaman bize yaramıyor küçüğüm. Bugün benim doğum günüm, anlamını biliyor musun? Daha sık izler, fazlaca utanç. Sen daha küçücüksün. Melekler gibi saygılı günahların. Koğuşumu ziyaret eden melekler gibi. Sayın yalnızlık! Suskun, oturaklı bir dille kelimelerimi tamamlıyorum. İsterseniz verandama geçelim. İnce boynunuzu bir kedi gibi şefkat ile okşayayım. Bana sunulan hayat o kadar şaşaalı ve becerikli ki beceremeyen benim. Babamın dölü, annemin sevgili oğluyum. Bir verandam, sana yakın, bana uzak hayallerim var. Neye sahip değilim ki?

4. ''Hişt Hişt, Genç Sait Faik!'' Öykü Yazma Yarışması, 2008